Çekingen Kişilik Bozukluğu
Sonuç: Uygun destekle ve kararlılıkla çekingen kişilik bozukluğu yönetilebilir ve yaşam kalitesi artırılabilir.
Ankara Papillon Akademi psikiyatri ve psikolojik danışmanlık merkezi uzmanlarımız hakkında detaylı bilgi ve randevu almak için aşağıdaki butonları tıklayabilirsiniz.
Çekingen kişilik bozukluğu, kişinin sosyal ortamlarda yoğun bir kaygı yaşamasına ve bu nedenle ilişkilerden kaçınmasına neden olan bir ruh sağlığı durumudur. Bu bozukluk, bireyin günlük yaşamını ve işlevselliğini olumsuz etkileyen kalıcı bir kişilik yapılanmasıdır. Genellikle düşük özgüven, reddedilme korkusu ve başkaları tarafından eleştirilme kaygısı ile karakterizedir.
Basit bir utangaçlık durumu ile karıştırılmamalıdır. Çünkü çekingen kişilik bozukluğu olan bireyler, sosyal ilişkilerde geri durmakla kalmaz; bu durum nedeniyle ciddi psikolojik sıkıntılar yaşar. Sosyal yaşamın çoğu alanında kaçınma davranışları sergilenir ve birey, potansiyelini gerçekleştirmekte zorlanır.
Çekingen kişilik bozukluğu olan bireylerde gözlemlenen başlıca belirtiler şunlardır:
Bu belirtiler, kişinin iş, okul ve sosyal yaşam gibi birçok alanda geri planda kalmasına neden olabilir. Kimi bireylerde bu durum, zamanla depresyon ya da anksiyete bozukluklarıyla birlikte de görülebilir.
Bu kişilik bozukluğunun oluşumunda hem genetik faktörler hem de çevresel etmenler rol oynar. Aşağıda, çekingen kişilik bozukluğunun başlıca nedenleri sıralanmıştır:
Ailede benzer ruh sağlığı sorunlarının bulunması, bireyin çekingen kişilik yapısına daha yatkın olmasına neden olabilir. Özellikle kaygı temelli bozuklukların ailede görülmesi, genetik faktörlerin etkisini artırmaktadır.
İhmal edilme, reddedilme, aşırı eleştirilme ya da aşağılanma gibi olumsuz çocukluk yaşantıları, bireyin özgüveninin gelişimini olumsuz etkileyebilir. Çocuklukta sıkça yaşanan sosyal travmalar, ilerleyen yaşlarda sosyal kaçınma davranışlarının temelini oluşturabilir.
Çocuklukta veya ergenlikte sosyal becerilerin yeterince geliştirilmemesi, bireyin ilişkilerde kendine güven duymasını zorlaştırır. Bu durum da çekingenliğin zamanla kişilik bozukluğu düzeyine ulaşmasına neden olabilir.
Kişinin kendisiyle ilgili sahip olduğu olumsuz inançlar (örneğin: “Ben sevilmeye layık değilim”, “Hata yaparsam reddedilirim”) sosyal ortamlarda aşırı kaygı duymasına neden olabilir. Bu düşünceler, kaçınma davranışlarını pekiştirir.
Bu kişilik bozukluğunun tanısı, bir ruh sağlığı uzmanı tarafından yapılır. Tanı süreci şu şekilde işler:
Tanı, sadece bir uzmanın değerlendirmesiyle konmalıdır. Çünkü bu bozukluk, bazen sosyal fobi, depresyon ya da başka kişilik bozukluklarıyla karıştırılabilir.
Sosyal fobi (sosyal anksiyete bozukluğu) ve çekingen kişilik bozukluğu birbirine benzeyen ancak farklılıkları olan iki durumdur. En temel fark, bu iki rahatsızlığın kapsadığı alan ve şiddet düzeyidir:
Sosyal fobi, tedaviyle daha hızlı yanıt verebilirken; çekingen kişilik bozukluğu genellikle daha uzun süreli ve çok yönlü bir tedavi süreci gerektirir.
Çekingen kişilik bozukluğu tedavi edilebilir bir durumdur. Ancak tedavi süreci zaman alabilir ve bireyin aktif katılımını gerektirir. Aşağıda en yaygın tedavi yaklaşımları yer almaktadır:
BDT, çekingen kişilik bozukluğu tedavisinde en etkili psikoterapi yöntemlerinden biridir. Bu yaklaşım, bireyin kendisiyle ilgili olumsuz inançlarını fark etmesini ve yeniden yapılandırmasını sağlar. Birey, sosyal ortamlarda yaşadığı kaygı ile baş etmeyi öğrenir ve kaçınma davranışlarını azaltmayı hedefler.
Daha derin yapısal sorunları ele alan şema terapi, özellikle çocukluk yaşantılarına dayalı inanç kalıplarını çözümlemeye yöneliktir. Terapist ile kurulan güven ilişkisi, bireyin içsel çatışmalarını daha sağlıklı şekilde ele almasına yardımcı olur.
Çekingen bireyler, grup terapilerinde diğer katılımcılarla etkileşim kurarak sosyal becerilerini geliştirme fırsatı bulurlar. Bu ortamda deneme-yanılma yaparak olumlu geri bildirim alma şansı doğar. Aynı zamanda sosyal kaygılarla baş etme teknikleri de öğrenilir.
Yoğun kaygı, depresyon ya da başka ruhsal belirtiler eşlik ediyorsa, psikiyatrist tarafından antidepresan ya da anksiyolitik ilaçlar reçete edilebilir. Ancak ilaç tedavisi, psikoterapinin yerini alamaz; sadece destekleyici olarak kullanılmalıdır.
Farkındalık temelli uygulamalar, bireyin anı yaşamasını ve zihinsel süreçlerini daha objektif gözlemlemesini sağlar. Meditasyon, nefes egzersizleri ve gevşeme teknikleri, sosyal ortamlardaki stresin azaltılmasına yardımcı olur.
Çekingen kişilik bozukluğu, bireyin sosyal ve duygusal yaşamını zorlaştırabilir. Ancak doğru yaklaşımlarla ve profesyonel destekle bu durum yönetilebilir hale gelir. Kişilik yapısı tamamen değişmese de, bireyin sosyal yaşama daha etkin katılım sağlaması mümkündür. Psikoterapi, sosyal beceri eğitimi ve gerekirse ilaç tedavisiyle birey daha sağlıklı ilişkiler kurabilir ve yaşam kalitesini artırabilir.
Ankara Papillon Akademi psikiyatri ve psikolojik danışmanlık merkezi uzmanlarımız hakkında detaylı bilgi ve randevu almak için aşağıdaki butonları tıklayabilirsiniz.