Bir başyapıt mı yoksa aslının gölgesinde kalmış bir uyarlama mı ?
Otomatik Portakal Film Analizi
Anthony Burgess’in kült eseri ve Stanley Kubrick’in sansasyonlar yaratan filmi Otomatik Portakal'dan bahsediyoruz . Uyarlama filmlerin baş düşmanı olan orijinal eserle kıyaslanma alışkanlığından Otomatik Portakal da nasibini almıştır. Kimine göre bu kıyaslamadan galip çıkan Kubrick’in eseri kimine göre ise Burgess’ın başyapıtı. Ancak biz sadece filmi analiz edeceğiz.
Eserimizin ana teması distopik bir evren içerisinde şiddet ve suç imgelemleri ile modern toplumun adalet kavramına ağır bir eleştiri yöneltmek. Filmin içeriğine baktığımızda başrolümüz ve antikahramanımız Alex harika düşünülmüş bir karakterdir ve olayları film boyunca onun gözünden izliyoruz . Filmi kısaca özetlemek gerekirse Alex ve çetesi takıldıkları Korova Sütbarında “süt”lerini içerek içlerindeki şiddet ve kaos isteklerini perçinlerler. Sokaklarda bol bol terör estiren çetenin içerisinde otorite savaşları başlar ve Alex arkadaşları tarafından tuzağa düşürülerek hapse girer. Hapiste uysallaşan ve dinle ilgilenmeye başlayan Alex devletin yaptığı “Suçluları yeniden topluma kazandırma” programına kobay olarak seçilir ve olaylar gelişir.
Filmin başında şiddeti tamamen meşru kılan devlet otoritesini kendi çıkarları ve kirli zevkleri için kullanan Alex ve çetesini izliyoruz. Filmin çekildiği tarihe bakarsak zamanının modern toplum eleştirisini bu şekilde yansıtmış diyebiliriz. İnsan değerinin hiçe indirildiği bu düzende Alex ve çetesinin eylemlerini sadece haz için yaptıklarını düşünebiliriz ama filmin alt metnine baktığımızda düzene büyük bir baş kaldırma görüyoruz. Kendi aralarında konuştukları Nadsat dili bile kendilerini yozlaşmış toplumlarının bir parçası olarak görmediklerini anlamamıza yardımcı olacaktır. Alex hapse girene kadar çetenin içlerindeki öfke ve nefreti çeşitli yollarla dışavurumunu izliyoruz. Hapiste şiddetten uzaklaşmış şekilde görünen Alex papazla beraber dinle ilgilenmeye başlar fakat İncili okurken kendisini İsa ile değil de işkenceci askerlerle bağdaştırması Alex’in içindeki şiddetten asla kurtulamayacağını gösterir. Daha sonra Alex’e bir teklif gelir. Programa kobay olarak katılması ve bu program sonucunda şiddetten arınmış bir bireye dönüşmesi koşulunda serbest kalıcaktır. Bu programa katılan Alex’e çeşitli işkenceler uygulanır.
Burada görüyoruz ki Alex’e yapılan işkence onu evcilleştirir fakat içindeki kötülüğü bitiremez ve onu daha ahlaklı bir insan haline getirmez. Devletin, önleyemediği şiddeti engellemek için karşı-şiddet kullanması önemli olanın insan hayatı değil kendi otoritesi olduğunu gözler önüne serer. Devlet kendi çıkarları için Alex’e hayvan gibi davranmış ve istediğini elde etmiştir. Bu olaylar sonucunda Alex serbest bırakıldığında eski hayatına uyum sağlayamamış ve başarısız bir intihar girişiminde bulunmuştur. Bu ne olursa olsun Alex’in içindeki anarşist ruhun asla yok olmayacağına bir vurgudur. Sisteme boyun eğmek zorunda kalan ama bunu kendine yediremeyen Alex kendi hayatı pahasına tepkisini göstermiştir.
Filmin sonunda sargılar içinde gördüğümüz Alex yanına gelen bakanla pazarlık yapar. Ancak Bu Alex’in normal Alex’ten bir farkı vardır. Bakanla anlaşma yapmıştır. Otoriteye boyun eğmemek için kendi canını yok sayan Alex bile toplumsallaşmıştır, düzenin bir kuklası olmuştur.
Sonuç olarak bu film devletin kendi çıkarları için neler yapabileceğini ve bireyi özgürleştirmek adına toplumun suçlu kesimine nasıl yaptırımlar uygulanabileceğini, serbest bırakıldıldığında insanın içindeki şiddet ve öfkenin toplumsal yapıyı nasıl etkileyebileceğini sorgulatır. Otomatik Portakal filmini izlemenizi tavsiye ederiz.
Siyah Kuğu, Forrest Gump ve Taxi Driver film analizlerimizde ilginç içerikler bulabilirsiniz. Keyifli okumalar dileriz.
Ankara Papillon Akademi psikiyatri ve psikolojik danışmanlık merkezi uzmanlarımız hakkında detaylı bilgi ve randevu almak için aşağıdaki butonları tıklayabilirsiniz.